23 Mart 2008 Pazar

Dizi izlemek cahillik mi?




“Menekşe’ye söyle, fazla üzülmesin. Böyle zamanlar oluyor insanın hayatında.

Dirayetli durmak lazım. Bekaret bu toplumun tabusu. Kızlarımıza haksızlık ediliyor.

Kadınlarımız eziliyor. Menekşe’nin dik durması lazım. Söyle ona, unutmasın ki, kaç genç kızımıza örnek oluyor.Bu lafları bana söyleyen hatun, durmadan televizyon seyreden bir ev kadını değil. 1970’lerin Ankara Yeni Mahallesi’nin dar mahalle ortamlarında bile bağımsızlığını korumayı bilmiş, genç yaşta yürümeyen bir evliliği noktamış, ‘single mother’ kavramının bilinmediği dönemde beni tek başına büyütmüş, boşandıktan sonra tekrar üniversiteye dönüp eğitimini tamamlamış, yemek pişirmeyi, ev işlerini bilmeyen, tipik annelere benzemeyen, hayatında yaptığı en kapsamlı yemek kereviz salatasından ibaret olan, uzun yıllar yurtdışında ülke ülke idari ataşe olarak görev yapmış, eğitimli, laik, modern, Atatürkçü annem... Öylesine kaptırmış ki, kendini diziye, Menekşe’ye iletmem için mesajlar veriyor bana...”

Buraya kadar yazdıklarımın tamamı Elif Şafak’ın Tempo’daki köşesinden...

Kanal D’de ekrana gelen “Menekşe ile Halil”in öyküsünü yazan Elif Şafak, dizinin Beyoğlu’ndaki yemeğine giderken yaşadıklarını böyle kaleme aldı.

“Menekşe ile Halil’in Akşam Yemeğinde” başlıklı yazıdaki bu satırlar gerçek değil de “senaryo” ise artık günahı Elif Şafak’ın boynuna...

Elif Şafak’ın yazdıkları ne kadar gerçek, ne kadar kurgu bilemem.Ama bildiğim bir şey var ki, yazar Elif Şafak’ın yazdıkları aslında yaşadığımız toplumda dizi tutkunlarına yadırgayan gözlerle bakanların bir manifestosu gibi.

Tahminim o ki, Elif Şafak da “Menekşe ile Halil”in öyküsünü yazmadan önce dizilere ve dizilere kendini kaptıranlara burun kıvırarak bakanlardan biriydi...

Çünkü o yazının satır araları bu bakışın izleriyle dolu...

Madalyonun bir de arka yüzü var.

Ön tarafdakiler, arka taraftakilere ne denli burun kıvırarak bakıyorsa, arkadakiler de ön taraftakilere aynı gözle bakıyor...

Dizilerin gücü, oldum olası nedense birilerinin gücüne gidiyor...



Özdemiroğlu, Binboğa’ya karşı


28 ve 29 Mart, müzik sektörü için oldukça hareketli geçecek.

Çünkü bu tarihlerde 4 bin 700 üyeli MESAM’ın genel kurulu var.MESAM’ın halen başkanlığını yürüten Ali Rıza Binboğa, seçimli genel kurulda yeniden adaylığını koyacak.

Binboğa’nın karşısına MESAM’ın eski başkanlarından Attila Özdemiroğlu da aday olarak çıkacak.Üstelik Özdemiroğlu, hayli zamandır hazırlıyor kendini bu seçime...

Özdemiroğlu’nun sloganı da “Batılı tek meslek birliği”...

Ali Rıza Binboğa’yı kendilerine göre “Doğulu”, kendilerini ise “Batılı” olarak değerlendiren Özdemiroğlu ve arkadaşları genel kurulda, “Bizi seçerseniz MESAM ve MSG’yi birleştireceğiz” diye oy isteyecek. MESAM Başkanlığı’na adaylığını koyacak Özdemiroğlu’nun bu amaçla MSG Başkanı Garo Mafyan’la anlaştığı konuşuluyor.Ancak bu o kadar da kolay gibi gözükmüyor.Çünkü daha önce de bu konu gündeme gelmiş, iki meslek birliğinin yöneticileri tek çatı altında birleşme konusunu karar altına almış MESAM Genel Kurulu’nun bu konudaki verdiği onaya rağmen MSG üyelerinin çoğu buna karşı çıkınca beklenen evlilik gerçekleşmemişti.Bakalım bu kez beklenen nikah gerçekleşecek mi?Bu arada müzik sektöründe şimdilerde en çok konuşulan şey şu:“Meslek birlikleri son yıllarda çok büyük işler başardı. Ali Rıza Binboğa’nın başkanlığı döneminde MESAM da birçok telif anlaşmasına imza attı. Binboğa’nın diktiği ağaçların meyvelerini şimdi Özdemiroğlu mu toplayacak?”29 Mart Pazar günü MESAM üyelerinin belirleyeceği bir kader bu.Üyeler bakalım Ali Rıza Binboğa’yı mı, yoksa Attila Özdemiroğlu’nu mu yeniden MESAM Başkanlığı’na oturtacak?


Saruhan Hünel’i üzmek istemezdim


Saruhan Hünel aradı, hakkındaki “Dizi arkadaşıyla aşk, evliliği bitirdi” başlıklı yazım nedeniyle...

Ses tonundan bir hayli üzgün olduğu belliydi...

Boşanmak için mahkemeye başvurduğu eşi Sergin Akyaz’la tam da barışıp, boşanmaktan vazgeçtiği aşamada yazımın “artçı deprem” etkisi yaratıp, her şeyi çıkmaza soktuğunu söyleyince ben de üzüldüm.

Çünkü, Hünel’le eşi arasındaki olanlar epeydir bilgim dahilindeydi.

Amacım bir yazıyla yuva yıkmak olmadığı için, iş alenileşinceye kadar bekledim.

Hünel boşanmak için mahkemeye başvurunca da duyduklarımı yazmadan edemedim.

Şimdi temennim o ki çift, Hünel’in dediği gibi geçmişe bir sünger çeker ve her şeye rağmen “evliliğe devam” der.


Garanti’nin bağlamacısı kim?


Reklam o kadar çok yayınlanıyor ki, mutlaka izlemişsinizdir...

Hani çobanlık yapan küçük bir çocuk bozkırda taşlarla kendi gibi küçük bir ev maketi yapıyor.

Sonra birden fırtına başlıyor ve ardından modern bir şehir çıkıyor ortaya...

Garanti Bankası’nın konut kredisine ilişkin uzun metrajlı reklamı müthiş bir bağlama eşliğinde geliyor ekranlara...

O reklam yayınlanmaya başladıktan sonra müzik yapımcılarına telefon yağmaya başladı, “Bu bağlamayı çalan kim? Albümü var mı?” diye...

İşin tuhaf yanı müzik sektöründe de hiç kimse bilmiyor o bağlamayı çalanın kim olduğunu.

O reklamın Garanti Bankası’ndan konut kredisi alanların sayısını artırıp artırmadığını bilmiyorum.

Ama şunu biliyorum ki, o bağlamayı çalan müzisyen enstrümantal bir albüm çıkarırsa bir hayli ilgi görür.


22 Mart 2008 - Milliyet Televizyon

ALİ EYÜBOĞLU - Alice

Hiç yorum yok: