20 Mart 2008 Perşembe

Bak şu "eşkiya"ların yaptığına!

Müzik sektörünün meslek birlikleri için “Eşkıya” benzetmesi yapan TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’e, MÜYAP, MESAM, MÜYORBİR ve MSG’nin tam sayfa gazete ilanıyla verdiği yanıtın yankıları sürüyor.
Malum meslek birlikleri Ertürk’e, “Ya iddialarınızı ispat edeceksiniz ya da istifa edeceksiniz” çağrısı yaptı...
Konuştuğum meslek birliği yöneticileri, gazete ilanından sonra bir hayli hatırlı insanın araya girip, “Bu savaşa son verin” diye arabuluculuğa soyunduğunu, ama kararlarından dönmeyeceklerini yineledi.
Çünkü, Ertürk’ün meslek birliklerine yönelik ithamları hepsinin kanına dokundu.
Aslında Ertürk gibi bürokratların telif haklarının geldiği noktayı tahayyül etmesi zor...
Bir süre önce Sony Ericsson’un dört meslek birliğiyle yaptığı anlaşmanın tanıtımı geride bıraktığımız hafta yapıldı.
Sony Ericsson, hem walkman hem telefon olarak hizmet veren W880 model ürününü içindeki 100 şarkıyla birlikte yeniden piyasaya sundu.
Şirket bunu nasıl yaptı.Müşterisine en sevilen, en gözde şarkıların hafızasında yer aldığı bir cep telefonu vermek isteyen şirket, bu amaçla dört meslek birliğine başvurdu:
“Biz şu 100 şarkının telif bedelini ödeyip yeni cep telefonumuzun hafızasına yükleyip satışa sunmak istiyoruz.”

80 şarkıya 350 bin YTL telif

MESAM, MÜYAP, MÜYORBİR ve MSG, istenen şarkılardan sadece 80 adedinin üyelerine ait olduğunu belirtip karşılığında da 350 bin YTL istedi...
Sony Ericsson da bu bedeli ödeyip, 80 şarkıyı satın aldı.
Diğer 20 şarkının sahipleri meslek birliği üyesi olmadığı için Sony Ericsson’un onlara ne kadar ödeme yaptığı öğrenemedim ama o da 100 bin YTL civarında bir para olmalı.
Dört meslek birliği de yasaların kendilerine tanıdığı kadar birlik haklarını alıp, “aslan pay”larını da o eser sahiplerinin hesaplarına havale etti...
Tarkan, Yalın, Hande Yener, Manga, Şebnem Ferah, Mor ve Ötesi, Sertab Erener ve Serdar Ortaç gibi şarkıcılar ve onlara eser verenler de durup dururken şarkı başına yaklaşık 4’er bin YTL sahibi oldu...
Üstelik bu parayı o telefonlar daha satılmadan, o şarkılar çalınmadan ve şimdiye kadar ortada olmayan bir kaynaktan elde ettiler.İşte Türkiye’de telif haklarının geldiği nokta.
Şimdi elimizi vicdanımıza koyup yanıt vermemiz gereken soru şu:Bu, takdir edilesi bir durum mu, yoksa “eşkiya”lık mı?


Arena, tartışma programı olacak

Ünlü televizyoncu Uğur Dündar’ın anchorman olarak Star TV’ye geçeceği, onun kanal değiştirmesiyle birlikte “Arena”nın da Kanal D’den Star TV’ye geçeceği bilinen bir şey...
Ama bu trafikten sonra ortaya çıkacak yeni bir şey olacak...
“Arena”nın sadece kanalı değil, içeriği de değişecek.
Star TV’deki “Arena” haber programı kulvarından ve tartışma kulvarına geçiş yapacak.
Böylece Uğur Dündar, Ali Kırca ve Mehmet Ali Birand’ın karşısına sadece anchorman olarak çıkmayacak.
Ünlü televizyoncu, tartışma programına dönüşecek “Arena”yla da “Siyaset Meydanı” ve “32. Gün”e rakip olacak...


İclal, ‘nazar değmesin’ diye yeni aşkını gizliyor

Kimi insan vardır, iç dünyasında yaşadığı fırtınaları kendi limanına hapseder...
Kimi de vardır, bunun tam tersini yapar...Onlar, iç dünyalarındaki en küçük bir kıpırtıyı, değil fırtına, kasırga kopuyormuş gibi yansıtır dışarıya...
Ömrünün büyük bir bölümünü böyle geçiren insanlar bile bazen “nazar değmesin” diye ket vurur duygularına...
Ama gönül dünyalarındaki dalgalanmayı ne denli gizlemeye çalışsalar da bazen yenik düşerler dip akıntılarına...
Gizlemeye çalıştıkları iç dünyalarında dalgalanmalar “yine kaptırdım gönlümü” diye yansır satır aralarına...B
u mevzuya girmemim sebebi İclal Aydın’ın yazılarının satır aralarına gizleyip, hapsetmeye çalıştığı yeni aşkı...Medyatik ilişkilerden ağzı yanan Aydın, şu günlerde yine âşık ama bu kez temkinli mi, temkinli...

Satır aralarındaki aşk

Star TV’de yayınlanan “İki Aile” dizisinin yıldızı Aydın, Vatan’daki “Ben eski ben olmak istiyor muyum?” başlıklı yazısının satır aralarında bakın bunu nasıl dile getiriyor:
“...ve sessizliğimden, ortaya çıkmak istemeyişimden, yazılarımın keskinliğinden mutsuz olduğum sonucu çıkıyor ama aslında tam tersi... Yeni İclal mutluluğun saklanılarak, sakınılarak yaşanması gerektiğini öğrendi. Eskiden ben mutluluğun, aşkın, başarının paylaşılabilir ve ilham verici olduğuna inanırdım. Yeni ben biliyorum ki değil ilham vermek, mutluluk eğer iki kişilikse çok sevimsiz, çok sinir bozan bir resimmiş meğer... Sevincimi, coşkumu, mutsuzluğumu ve aşkımı ne anlatmaya ne de göstermeye niyetliyim artık... Bu nedenle herkese tavsiyem de budur; mutluluktan söz etmeyelim...”
İclal Aydın’ın iki aydır yeni bir aşka yelken açtığı bilgisiyle, yazdıkları örtüşünce arayıp sordum...
“Madem öğrenip bana sordun, yalan konuşacak değilim. Aldığın istihbarat doğru” deyip - adı bende saklı Musevi işadamı ile - aşkını itiraf etti...
Ama “Gamzeli güzel”, eski medyatik evliliklerine inat bu kez aşkını “nazar değmesin, göze gelmesin” diye becerebildiği ölçüde medyadan uzak yaşamaya niyetli...
Bakalım becerebilecek mi?

10 Mart 2008 - Milliyet
ALİ EYÜBOĞLU - Alice

Hiç yorum yok: